İmam Ebu Hanife’nin zekası ve haddini aşan adamın akıbeti

Rivayet edildiğine göre imam Ebu Hanife’nin (rıdvanullâhi aleyhi) bulunduğu bir ortama kendini beğenmiş ve kendini çok bilmiş diye sanan birisi gelmiş. Oradaki insanlara: “Bana her şey hakkında sorabilirsiniz” demiştir. Bunun üzerine imam Ebu Hanife, o adamın haddinin nereye kadar olduğunu fark etmesi için ona şöyle bir soru sormuştur. “Suleymân aleyhisselâm ile ilgili olarak Kur’an’da zikredilen o karınca erkek miydi dişi miydi?” Adam, bu soruya bir cevap bulamamıştır. Böylece de ona haddini aştığını hissettirmeye çalışmıştır.

Cevap ise ayetin kendisinden anlaşılır, ayet-i kerimede: “…قَالَتْ نَمْلَةٌ” diye geçer. Bu ifade ise karınca dedi ki anlamına gelir. Ayet-i kerimede dedi anlamına gelen fiil, dişi için kullanılan şekilde geçtiği için karıncanın dişi olduğu böylece belli olur. İşte o adam bu hususu toparlayamadı, haddını aşan birisi olduğu için. Hatta belki de o ayet-i kerimeyi bile bilmiyordu.

İmam Şafiî (rıdvanullâhi aleyhi) haddini aşanlar hakkında şöyle demiştir. “Kim kendini kadrinden (asıl kıymetinden) yukarıya yükseltirse, Allâh onu kadrine (asıl kıymetine) geri döndürür.”

O halde alim olmayıp da alimlik taslayan kişiler hadlerini bilsinler. Aksi halde bu kötü halleri ortaya çıkacaktır.

Alimden tevazu göstermesi beklenir, ki ona yakışan da budur zaten. Ancak kişi alim de olsa kibirlik ederse o zaman alçalır. Bu hususta imam Ebu Hanifenin öğrencisi imam Muhammed ibnu’l-Hasen eş-Şeybanî birer ibret olması açısından şöyle demiştir. “Ben hangi meclise (oturma yerine) oradakilere karşı yüksek gelmek için oturduysam, o meclisten rezil olmadan çıkmamışımdır. Hangi meclise oradakilere tevazu göstermek için oturduysam. Oradakilere yüksek gelmeden (saygılarını kazanmadan) oradan çıkmamışımdır.”

Bu sözden anlaşılır ki hocalık yapan bir kişinin niyeti. Allâh rızası için ise, kibirlenmek değilse o zaman faydalar hasıl olur ve ona karşı sempati duyulur. Ancak hocalık yapan kişi kibirlik ederse bu aleyhine olur ve ilmi bol da olsa. Böylesine karşı antipati duyulduğu için ondan görülen faydalar az olur, çok olmaz.

İmam Ebu Hanife’nin sözünün doğru açıklaması

İmam Ebu Hanife (radıyallâhu anhu) ‘Fıkh’ul-ebsat’ isimli eserinde şöyle demiştir. (1): “Kim ‘Rabbim gökte midir yoksa yerde midir bilmem’ derse o küfre girmiştir.

Vehhabiler İmam Ebu Hanifenin sözünün manasını çarpıtmıştır. Bizzat Allâh’ın gökte olduğuna inandığını ve bu inancı kabul etmeyen kimseyi tekfir ettiğini iddia etmişlerdir.

Halbuki İmam Ebu Hanifenin, bu sözüyle Allâh’a mekan isnat etmenin küfür olduğunu demek istediği başka alimlerin açıklamalarından anlaşılır.

İzz ibn Abdusselâm (h. 660) “Hillu’r-rumuz” isimli eserinde bu doğrultuda mutabakat göstererek şöyle demiştir. “Çünkü bu söz (‘Rabbim gökte midir yoksa yerde midir bilmem’ sözü) Hakkın (Allâh’ın) bir mekanı olduğu izlenimini verir. Hakkın bir mekanı olduğunu kuruntu eden kimse ise müşebbih’tir (Allâh’ı yarattığı şeylere benzetendir)”

Molla Aliyyu’lkari el-hanefi bunu uygun bularak şöyle demiştir(2): “İbn Abusselâm’ın en celil ve en sika (güvenilir) olan alimlerden olduğu hususunda şüphe yoktur. Dolayısıyla onun nakline itimat etmek vaciptir.

Ayrıca İmam Ebu Hanifenin beş risalesini açıklamış olan allame Kemaleddîn el-Beyadî. (h.1097) İmam Ebu Hanifenin şu sözünü açıklarken (3): “…Dolayısıyla o (İmam Ebu Hanife) şöyle demiştir: “Kim ’Rabbim gökte midir yoksa yerde midir bilmem’ derse kafirdir. Çünkü bu kimse Barî’nin (Allâh’ın) bir yönde bulunma ve yer kaplama özelliği olduğuna kaildir. Bir yönde olma ve yer kaplama özelliği olan herkes zorunlu olarak muhtaçtır ve muhdestir (varlığa getirilmiştir). Dolayısıyla bu söz Hak Teâlâ hakkında noksanlık içermektedir…“

(1) Muhammed Zahit el-Kevseri tahkikiyle, Mecmuatu resail Ebî Hanife s.12
(2) Fıkh-ı ekber şerhi, s.197
(3) İşârâtu’l-merâm, s. 200

Yorum yap