Sabır, Sabır, Sabır

Sabır üç türlüdür. Bunlardan biri şudur:

Farzların yerine getirilmesine sabretmek. Farzlar bazen soğuk vakte denk gelebiliyor. Böylece o vakitte Allah’ın emrettiği gibi sabrederek farzı yerine getiren kişi sabredenlerdendir. Aynı şekilde Ramadan ayında açlık ve susuzluğa sabrederek, orucu gözeten kimsede. Bu hal bir nevi sabırdır.

İkinci çeşit:

Allah’ın haram kıldığı şeylere, yani kendisini Allah’ın haram kıldığı şeylerden vazgeçirmeye sabretmek. O halde Allah Azze ve Celle’nin emrine itaat etmek için günahlardan kaçınan kimseye Allah çok sevap ve büyük ecir verir.

Üçüncü çeşit:

Musibetlere, belalara ve zorluklara karşı sabretmek. Bu olmalıdır özelliklede ansızın gelen musibet ile karşılaştığı zaman. Enes ibnu Malik radiyallahuAnh şöyle demiştir: Peygamber Efendimiz bir kabrin başında ağlayan bir kadına uğrayarak kendisine mealen :
Allahtan hakkıyla kork ve sabret, demiştir.
Bu kadın kendisiyle konuşanın Peygamber Efendimiz olduğunu bilmeden: Git yanımdan, sen benim uğradığım musibete uğramış değilsin, demiştir. Dolayısıyla ona onun Peygamber Efendimiz Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem olduğu bildirilmiştir. Bunun üzerine o kadın Resulullah’ın kapısına gidip orada kapıcılar görmeyerek kendisine :seni tanıyamadım, demiştir. Peygamber Efendimiz ona mealen şöyle demiştir:
Sabır ilk karşılaşılan sarsıntıda olur.
Bunu Buhari ve Müslim rivayet etmişlerdir.
Bazı cahillerin yakınları öldükleri zaman veya beklemedik bir şey yaşadıkları zaman sabretmezler. Allah’ın Resulü mealen şöyle buyurmuştur:
Müslümanın başına gelen yorgunluk, hastalık, keder, üzüntü, eziyet ve gamı hatta kendisine batan dikeni Allah günahlarına kefaret kılar. Bunu Buhari ve Muslim rivayet etmişlerdir.
Unutmayalım ki Allah Peygamberlerinede belalar vermiştir. Onlar sabrettiler ve asla isyan etmediler. Biz onları örnek almalıyız.
Rabbim bizlere sabreden kullarından olmayı nasip eylesin.
İnşeAllah Cennet’e ilk girenlerle beraber gireriz. Rabbim bize evliya olarak ölmeyi nasip etsin.

Yorum yap